ÇEK yönetiminde görev değişimi

ÇEK yönetiminde görev değişimi

Eğitimde fırsat eşitliğinin öncü kurumu olan Çağdaş Eğitim Kooperatifi'nin olağan genel kurulunda başkanlığa Buğra Küçükkayalar seçildi.

      ÇEK Eğitim Kurumları Konferans Salonu'nda yapılan genel kurulun divan başkanlığını Prof. Dr. Müfit Parlak, kâtip üyeliklerini Meral Ömür ve Kaan Selçuk yaptı.

     Genel kurula, CHP Milletvekili Erkan Aydın, eski Milli Eğitim ve Milli Savunma Bakanı Turhan Tayan, Atatürkçü Düşünce Derneği Bursa Şube Başkanı Nedret Yayla, Cumhuriyet Kadınları Derneği Bursa Şube Başkanı Sultan Yurdunal da katıldı.

      Ali Arabacı, genel kurulda yaptığı konuşmada, Çağdaş Eğitim Kooperatifi'nin bugünlere gelmesinde emeği geçen herkese teşekkür etti ve başkanlığı döneminde yapılan çalışmaları anlattı.

      Arabacı'nın verdiği bilgiye göre, dört yılda elde edilen gelir -2016 Mart ayı sonu itibarıyla 42 milyon, gider de -yatırım giderleri hariç- 35.2 milyon oldu. 2012'de 5.5 milyon olan yıllık kurum gelirleri toplamı, 2015 yılı sonu itibarıyla 11.5 milyona ulaştı. Okul ve yurt yatırımları için toplam 12.2 milyon lira harcandı. Bu yatırımlar için kurum, kuruluş, üyeler, ÇEK felsefesine ve çalışmalarına inan kişilerden 7.1 milyon katkı sağladı.  

     Göreve geldikleri Mayıs 2012'de 630 olan öğrenci sayısı bin 262'ye,  93 olan personel sayısı da 167'ye ulaştı.

     Katkının daha da artması dileğinde bulunan Arabacı,  dayanışma ruhunun ve imece kültürünün en güzel örneklerini veren üyelerden, katkı sunan yurtseverlerden alınan güçle liseyi 2017-2018 öğretim döneminde açmayı hedeflediklerini ifade etti.

     Arabacı, yeni seçileceklerin aynı inanç, heyecan, ilke ve idealler uğrunda çıtayı daha da yükselterek çalışacaklarına olan inancının tam olduğunu bildirdi.

     GELECEĞİMİZ TEHLİKE ALTINDA

     Konuşmasında güncel sorunlar üzerinde de duran Arabacı, toplumsal ve ülke bütünlüğümüzün, ortak değerlerimizin, özgürlüğümüzün, demokrasimizin, iç barış ve geleceğimizin tehlike altında olduğuna dikkati çekti.

     Arabacı, ülkemizin, siyasi haklar, sivil özgürlükler, ekonomi, toplumsal yaşam, yönetim, sağlık ve eğitim alanında, hızla İslami nitelikli "otoriter" bir rejime doğru yol aldığını, medyanın, yargının, yasamanın, sivil toplum kuruluşlarının, üniversitelerin, iş dünyasının ve yürütmenin ağır baskı altında olduğunu iddia etti.  

      Halkın adalete olan güveninin yüzde 20'lere kadar düştüğünü, kişilerin en temel hakkı olan hukuk güvenliğinin kalmadığını,  Anayasa'nın askıya alındığını savunan Arabacı, yeni anayasa söylemleri ile ülkenin rejiminin değiştirilmeye çalışıldığını, parlamenter sistemin fiilen ortadan kalktığını, her kararın bir kişinin iradesine terk edildiğini ileri sürdü.

     EĞİTİMİN TABLOSU ÇOK KÖTÜ

     Arabacı, eğitime erişim, fırsat eşitliği ve eğitimde kalitenin, ülkemizin en önemli sorunu olduğunun altını çizdi. Arabacı, bir baskınla uygulamaya giren "4+4+4" adı verilen çağdışı eğitim sistemi sayesinde öğretimin her basamağının daha da kötüleştiğini bildirdi.

     Eğitim sisteminin, topluma değil, iktidar yararına hizmet edecek şekilde düzenlendiğine dikkati çeken Arabacı, konuşmasını şöyle sürdürdü:

     "93 yıl önce başlatılan çağdaşlaşma projesi bugün tersine çevrildi. Eğitim sistemi, 'dindar gençlik yetiştirme' söylemiyle, eğitimde kalite, yeni bilimsel yaklaşımlar bir yana bırakıldı. Cumhuriyetin tüm kurum ve değerlerini, ulusal bayramlarını, inançlarını toplum hayatından silme projeleri militanca bir anlayışla uygulanmaktadır.

      Toplumun çok farklı unsurlarını bir arada tutan ve tutacak olan seküler toplum ve laik yönetim, büyük ölçüde sakatlandı. Türkiye'yi bir arada tutan bağlar tehlikeli biçimde zayıflatıldı, Cumhuriyet'in 'birlikte yaşam' ilkesi yerle bir edildi.  Böyle bir tablo karşısında hiçbir Türk yurttaşının sessiz kalmaya hakkı yoktur."

      BİR NUMARALI SORUN EĞİTİM

      Arabacı, dindar, kindar ve antilaik kuşaklar yetiştiren sistemin kökeninin, ortaçağda olan toplumsal barışı yok eden çağdışı bir sistem olduğunu kaydederek, böyle bir eğitim sistemiyle, çağdışı, şiddet yanlısı, 'ümmetçi' bir düzene özlem duyan nesiller yetiştirilebileceğini vurguladı.

      "Geleceklerini nitelikli insan gücünde gören ülkeler, yenilikçi ve yaratıcı bir ortam oluşturarak başta fen, teknoloji, mühendislik ve matematik eğitimi olmak üzere bütün temel eğitim sistemlerini gözden geçirirlerken, Türkiye, maalesef medrese eğitimine geri dönmüştür" diyen Arabacı, konuşmasını şöyle sürdürdü:

       "Unutulmamalıdır ki, Aziz Sancar'a Nobel verilmesi, 'herkes ölü yıkamayı bilmeli', 'imam hatipler Türkiye'nin geleceğidir' diyen bir Cumhurbaşkanına, 'laiklik ilkesinin olmadığı bir anayasa' özlemini dile getiren Meclis Başkanına; 'bizden mucit çıkmaz, ancak ara eleman yetiştirebiliriz' diyen bir bakana, cehalete övgüler düzüp, 'Türkiye'yi cahillerin ayakta tutacağını' söyleyen bir rektör yardımcısına, halk oyunlarını 'halt' oyunu, kızlı erkekli el ele oynamayı 'zina' sayan bir okul müdürüne sahip olan, yaşadığımız Türkiye sayesinde değil, laik, seküler ve fırsat eşitliğine dayanan bir eğitim sistemi yaratmaya çalışan Atatürk Türkiye'si sayesindedir. Açıklıkla söylemeliyim ki, din temelli eğitim, şu anda ülkemizin mücadele edilmesi gereken bir numaralı sorunudur."

        EN KÖTÜ TAVIR KAYITSIZLIK

       Arabacı, karşı devrimin hızla yol aldığı, laiklik ilkesinin yok sayıldığı böyle bir Türkiye ortamında, yarınlara güvenle bakabilmemiz için umuda, dayanışmaya ve ortak güç oluşturmaya ihtiyacımız olduğunu bildirdi.

       Karanlık her geçen gün biraz daha koyulaşırken, bu duruma seyirci kalınmamasını isteyen Arabacı, yaşanan olumsuzluklara rağmen inancın ve umudun ayakta tutulması gerektiğine işaret etti.  Arabacı, şöyle devam etti:

       "En kötü tavır kayıtsızlıktır; ilgisizliktir. 'Bir şey yapamam, elimden bir şey gelmez, ben kendi işime bakarım' demektir. Böyle bir tavır ise, en temel insani değerlerden 'toplumsal bir davaya hizmet etme' çabasını yitirmek anlamındadır.

       Hiçbir şey kendiliğinden değişmez. Onu değiştirmek için yüreği tutuşmuş, insani ve ahlaki değerlere sahip, mücadele gücü ve toplumsal sorumluluk duygusu yüksek insanlara ihtiyacımız var. 

       'Kabul etmişlik sendromundan',  'başkası yapsın ben yararlanayım' bencilliğinden,  'boşvermişlikten',  'elle gelen düğün bayram' demekten, 'yanlışın sessiz ortağı olmaktan', 'yanlışa alışmaktan', kedimizi mutlaka kurtarmamız gerekiyor. "

       ETKİLİ MÜCADELE ALANI:  ÇEK

       Arabacı, Çağdaş Eğitim Kooperatifi'nin,  Atatürkçü eğitim modelini ilke edinen, Cumhuriyetten, aydınlanmadan, çağdaş anlamıyla insanlık değerlerinden yana bir kurum olduğunu bildirdi. Arabacı, ülkemizin geleceğini, bu ilkelerin hayata geçirilmesinde gören herkesi ÇEK'e destek vermeye çağırdı.

       Atatürk'ün, "Hayat mücadeleden ibarettir. Bundan dolayı hayatta yalnız iki şey vardır: Galip olmak, mağlup olmamak" deyişini anımsatan Arabacı,  konuşmasını, "Evet, Çağdaş Eğitim Kooperatifi, bir direnişin adıdır; çağın dışında kalmış bir eğitim modeline ve bu zihniyete karşı bir direniş..." sözleriyle sonlandırdı.

      Yönetim Kurulu üyeleri Prof. Dr. Füsun Kuter faaliyet raporunu, Belgin Çetiner Lümalı 2016-2017 çalışma dönemi program önerisini, Ali Kara gelir tablosunu, Denetim Kurulu Üyesi Sema Aslan da denetim kurulu raporunu okudu.

     Raporlar üzerine söz alıp kısa bir konuşma yapan ÇEK eski Başkanı Mümin Ceyhan, "Anaokulundan Üniversiteye" hedefinden, laik eğitimden, Atatürkçü düşünceden vazgeçilmemesini, ilkelerden taviz verilmemesini istedi.

     Konuşmaların ardından tek liste halinde gidilen seçimde yönetim kurulu şu isimlerde oluştu:

     "Ahmet İnce, Ali Kara, Aral Alkan, Asude Bilgin, Atakan Ünsal, Buğra Küçükkayalar, Canan Şener,  Cumhur Özcan, Doğan Yılmaz, Erdal Aktu,  Fehmi Enginalp, Füsun Kuter, Hüseyin Bulun, Mustafa Akyüz, Nihan Alpay, Rüçhan Özkılıç, Rüyam Küçüksüleymanoğlu, Turgut Yalkı, Zafer Tolunay."

      Buğra Küçükkayalar, seçimin ardından yaptığı kısa konuşmada, Ali Arabacı'ya ve üyelere teşekkür etti.

      Genel kurulun ardından yapılan ilk yönetim kurul toplantısında, Buğra Küçükkayalar (Başkan),  Erdal Aktuğ (Başkan Yardımcısı), Füsun Kuter (Yazman), Doğan Yılmaz da (Sayman) oldu. 

Fotoğraflar