ÇEK YÖNETİM KURULU BAŞKANI ALİ ARABACI'NIN GENEL KURULDA YAPTIĞI KONUŞMA

ÇEK YÖNETİM KURULU BAŞKANI ALİ ARABACI'NIN GENEL KURULDA YAPTIĞI KONUŞMA

Değerli Konuklar,

Değerli Üyeler,

 

Çağdaş Eğitim Kooperatifi?nin 18.Genel Kurul Toplantısına hoş geldiniz.

Hepinizi şahsım ve Kurullarımız adına saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

 

Değerli Üyeler,

 

Önceki Genel Kuruldan bugüne kadar geçen bir yıl içinde neler yapıldığını, yapabildiğimizi faaliyet raporumuzda göreceksiniz.

 

Ben ayrıntıya girmek istemiyorum ancak, bu süre içinde kurullarımızın, üyelerimizin ve kooperatif çalışanlarımızın, tüm olumsuzluklara ve yoksunluklara karşın, kuruluş amacımız doğrultusunda, etkin çalışmalar yaptıklarını, kooperatifimizin gelişimine önemli katkılar sağladıklarını, etki alanımızı genişlettiklerini söylemek isterim.

 

Değerli Üyeler,

 

Kooperatifimiz, öyle ya da böyle gelişimini okullar ve yurtlar açarak, çağdaş eğitim modelleri geliştirerek, eğitimde kaliteyi arttırarak Atatürk ilkeleri doğrultusunda gelişimini sürdürüyor, sürdürecektir.

 

Ancak ülkemizde izlenen politikalarla ayağımızın altındaki toprağın hergün biraz daha kaydığını hissetmemek, bundan endişe duymamak mümkün değildir.

 

Gün geçmiyor ki, Cumhuriyet kazanımlarından biri yok olmasın. Eğitimin ve toplumun yukarıdan ve aşağıdan karar ve uygulamalarla dinselleştirilmesi, cemaatleştirilmesi, cumhuriyet kurumlarının bir bir ele geçirilip suskunlaştırılması, teslimiyetçi dış politikalar, ülkenin bütünlüğünün tehlikeye düşürülmesi, ayrılıkçı ayrıştırıcı söylemlerle iç ve dış barışın bozulması v.s. gibi uygulamalar belli bir sistem içinde birbirini takip ediyor.

 

'Türk', 'Türklük', 'Türk Milleti', 'Türk Ulusu', 'Türk Bayrağı', 'Türk Vatandaşlığı', 'Ne Mutlu Türküm Diyene', 'Atatürk', 'Atatürk Milliyetçiliği', 'Türkiye Cumhuriyeti' gibi sözcük ve kavramların Anayasadan, resmi ve gayrıresmi kurum ünvanlarından, okullardan, ders kitaplarından çıkarılması, silinmesi, daha da ötesi, günlük yaşamdan çıkarılmaya çalışılması, milli bayram ve törenlerin yasaklanması endişe, şaşkınlık ve üzüntüyle izlediğimiz olaylar haline gelmiştir.

 

Türk olmak, 'Türk'üm' demek, Türkiye Cumhuriyeti adını kullanmak neredeyse suç haline gelmiştir; Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal ATATÜRK'e saldırmaksa moda oldu.

 

Yer yüzündeki tüm halklar, kendi adlarını gururla telaffuz ederken, hatta tarih boyunca hiç devletleri olmamış etnik topluluklar bile, köklerini binlerce yıl öncesine bağlamaya çalışırken, ülkemizi yönetenler tıpkı Selçuklu gibi, tıpkı Osmanlı gibi 'Türklüğü' yok saymaya, cumhuriyetle başlayan 'ulus inşası', 'uluslaşma' sürecini durdurmaya, toplumu 'Osmanlı toplumu' haline getirmeye, diğer bir söyleyişle 'yurttaş'tan 'ümmet'e dönüştürmeye çalışmaktadırlar. 

 

Emperyalizmin sözcülüğüne ve denetçiliğine soyunanların ülkenin kurucu değerlerini sistematik biçimde toplumsal bellekten silmek istedikleri anlaşılıyor. Yeni anayasa çalışmaları ile de üniter nitelikli ulus devlet tasfiyesinin adeta hukuki alt yapısı oluşturuluyor.

 

Ne yazık ki Cumhuriyet, bugün bir saldırı ve tehdit altındadır.

 

Değerli Arkadaşlar,

 

Cumhuriyet bir ölüm-kalım savaşıdır. Bir ulusun yok olmaya karşı ölümcül direnme savaşıdır. Kurtuluş Savaşımız, bu yok edici işgale karşı, her düşüncede olanın katıldığı, ideolojik olmayan bir ölüm-kalım savaşıdır. Bu savaş aynı zamanda sömürgeci anlayışa ve sömürgecilere karşı bir direniş savaşıdır. Cumhuriyet, Sevr'de emperyalist güçlerce ülkemize dayatılan yok oluş belgesini parçalayarak ve genç delikanlıların dökülen kanlarıyla kurulmuştur.

 

Kurtuluş savaşı ile başlayan ve cumhuriyetle taçlanan kavganın amacı, Osmanlı İmparatorluğu'nun kulundan, cumhuriyetin yurttaşını yaratmaktır; çok uluslu, çok dinli, çok dilli, çok etnisiteli bir tebaadan, padişahın ümmetinden çağdaş bir ulus çıkarmak, Misak-ı Milli sınırları içinde, üniter ve laik bir ulus devlet, halk egemenliğine dayanan demokratik bir rejimi kurmaktır; kula, müride, tebaaya, feodalizm kalıntısı unsurlara, tarikatlere, cemaatlere karşı olmaktır.

 

Bu hedeflerin hiç birisinde şoven, gerici ve çağdışı bir yan göremezsiniz.

 

Cumhuriyet devletleşirken uluslaşan, uluslaşırken devletleşen Türk halkı tarafından kurulmuştur.

 

Değerli Arkadaşlar,

 

Bugün için de geçerli olan emperyalizme gözlerimizi kapayarak, vicdanlara ait olması gereken dini, ulusal kimliğin önüne geçirerek, cumhuriyetin laik kültür devriminin tasfiyesine seyirci kalarak, demokrasi ve insan hakları yolundaki mücadeleye katılmayarak ülkemizi geleceğe taşıyamayız.

 

Bizim kimliğimiz, sömürgeci yaklaşımları göz ardı etmeden çağımızın içinde yer almak, onun değerlerini savunmaktır.

 

Değerli Üyeler,

 

Atatürkçü eğitim, ulusçu, halkçı, devrimci, cumhuriyetçi, atılımcı, üretici, laik ve kişilikli eğitim olarak tanımlanabilir. 

 

Atatürk devrimlerinin temeli olan eğitimde birlik, yalnız laiklik için değil, ulusal birlik ve ulusal egemenlik için de yaşamsal önemdedir. Atatürk'e göre 'ulusal benliğini bilmeyen milletler, başka ulusun avıdır'.

 

Eğitimde birlik, 1923 devrimi ile Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk?ün, parçalanmış, yabancı kültürlerin gölgesinde kalmış bir milletin yeniden doğuşu için başlattığı uluslaşma projesinin en önemli aracıdır.

 

Eğitim birliğinin amacı da 'bilimsel, demokratik ve laik' eğitimdir. Bu her hangi bir inancın dayatılmadığı ne düşüneceğini değil, düşünmesini öğreten; herkese açık, herkesin yeteneklerini anlayıp gelişmesine ve yaşam boyu öğrenmesine olanak verecek; düşünüp sorgulayan, gerçeği arayan, bilgi üretebilen, üretilmiş bilgileri kullanabilen, insan haklarına saygılı, bireyler yetiştirecek eğitimdir. 

 

Şimdi böylesine kaliteli, çağdaş, ülke yararına bir sistemi yıkıyorsunuz, yerine akılcı olmayan, ezberci, teslimiyetçi, din eksenli ve çağdışı kalmış, Osmanlı eğitim sistemine benzer bir model getiriyorsunuz.

 

Altı yüzyıllık imparatorluğun nasıl çöktüğünü bilmeden cumhuriyeti ve kazandırdıklarını anlamamız mümkün değildir. 

 

Bugün gelinen noktada uygulamaya konulan 4+4+4 sistemi ile yaratıcı, güncel, bilimsel, sorgulayıcı, çağdaş ve uygulayıcı eğitimden giderek uzaklaşılmış, akıl ve bilim içerikli eğitim yerine dinsel olgulu, ortaçağı hatırlatan eğitim uygulamaya konulmuştur.

 

Anayasa Mahkemesinin, bu sisteme ilişkin aksine kararı ne yazık ki bu durumu değiştirmiyor. Anayasa Mahkemesinin, Anayasaya uygunluk bildiriminden çok, yasayı savunma ve yasa gerekçesini tamamlama işlevine soyunduğu görülüyor.

 

Düşünceyi özgürleştirmenin tek yolu, onu dogmalardan kurtarmaktır. Dinsel eğitimle ancak dogmalar güçlendirilir.

 

Bizler bu yozlaşmaya karşı duracağız. Aklın, bilimin, özgürlüğün, demokrasinin nimetleriyle yolu açılacak bir Türkiye, dünya ulusları arasında kendi kimliği ve bağımsızlığı ile yerini alacaktır. Bu yolu ona açacak olanlar da gerçekten ilerici, demokrat ve aydınlık güçlerdir.

 

Türkiye Cumhuriyetinin geleceği, eğitimde birliğin kapsamlı bir şekilde uygulanmasına ve sürdürülmesine bağlıdır.

 

Çağdaş Eğitim Kooperatifi, görevinin ve yaptığı işin bilincindedir. Sizlerle birlikte çağdaş bir ülke kurma yolunda mücadelemiz sonsuza dek sürecektir. 

 

Hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum. 27.04.2013

 

 

                                                                                         ALİ ARABACI

                                                                 ÇAĞDAŞ EĞİTİM KOOPERATİFİ BAŞKANI