ALİ ARABACI'NIN 20. GENEL KURUL KONUŞMASI
Sayın Divan,
Saygıdeğer konuklar,
Çok değerli ÇEK üyeleri,
21. Genel Kurul Toplantısına hoş geldiniz. Hepinizi şahsım ve Yönetim Kurulu adına sevgiyle, saygıyla selamlıyorum.
Çağdaş Eğitim Kooperatifi'nin bu güne gelmesinde çok değerli katkılar sunan başta üyelerimiz olmak üzere, önceki başkan ve yönetim kurulu üyelerimize, okul ve yurt müdürlerimize, komisyonlarımızın değerli üyelerine, öğretmenlerimize, tüm idari personelimize, ayni ve nakdi bağışta bulunan çok değerli üye ve vatandaşlarımıza içten teşekkürlerimizi sunuyoruz.
Her birisinin, tüm olumsuzluklara ve yoksunluklara karşın, kuruluş amacımız doğrultusunda, etkin çalışmalar yaptıklarını, kooperatifimizin gelişimine önemli katkılar sağladıklarını, etki alanımızı genişlettiklerini gururla ifade etmek isterim.
Değerli üyeler,
Benim başkanlığını üstlendiğim Yönetim Kurulu 4 yıldan bu yana görevini sürdürüyor.
Son dört yıl içinde yapılan tüm iş, işlem ve faaliyetlerimiz bu döneme özgü "faaliyet raporu" muzda yer almakta ve üyelerimizin bilgi, denetim ve eleştirisine sunulmaktadır.
Ancak, bu süre içinde gerçekleştirilen bazı uygulama ve yatırımlardan söz etmeden geçemeyeceğim.
görev aldığımız dört yıl içinde elde edilen toplam gelirimiz 2016 yılı Mart ayı sonu itibarıyla 42.064.941.00 TL., giderimiz ise, yatırım giderlerimiz hariç 35.273.328.11 TL. olmuştur.
Bir karşılaştırma yapılabilmesi için söylüyorum; 2012 yılında elde edilen kurum gelirleri toplamı yıllık 5.556.653 TL. iken, 2015 yılı sonu itibariyle gelirler toplamı iki kat artışla yıllık 11.541.265 TL. olmuştur.
Okul ve yurt yatırımlarımız için toplamda 12.243.225.15 TL. para harcanmıştır.
Ayrıntısı şöyle:
-Görükle Yüksek Öğrenim Karma Öğrenci Yurdu'muzun depreme karşı güçlendirilmesi için 1.722.390.-TL.,
-Güler - Osman KÖSEOĞLU Ortaöğretim Kız Öğrenci Yurdunun yapım ve tamamlanması için 2.745.561.54 TL.,
-3 Mart Eğitim Kurumları ek binası ve veli giriş binasının yapım ve tamamlanması için 4.591.276.26 TL.,
-3 Mart Eğitim Kurumları Konferans Salonunun tamamlanması için 828.022.31 TL.,
-Lise inşaatı kabasının tamamlanması için 2.355.975.04 TL. harcanmıştır.
Ayrıca Lise inşaatımızın dış kaplama işinin 930.000.-TL.+KDV olmak üzere ihale edildiğini, işin 20 Ağustosta biteceğini söylemek isterim.
Sadece bu yatırımlar yapılırken, öz kaynaklarımız dışında 3. kişilerden sağlanan karşılıksız katkı tutarı 7.197.902.75 TL 'dir.
Bu katkının daha da artmasını ümit ediyor ve dayanışma ruhunun ve imece kültürünün en güzel örneklerini veren siz değerli üyelerden ve katkı sunan yurtseverlerden aldığımız güç ve destekle lisemizi, 2017 - 2018 öğretim döneminde açmayı planlıyoruz.
Yurt ve okullardaki öğrenci sayımız ise, göreve geldiğimiz Mayıs 2012 tarihinde 630 iken, bu gün bu sayı iki kat artarak 1262 sayısına ulaşmıştır.
Yine, kurumlarımızda 2012 yılında 93 personel istihdam edilirken, bugün 167 personel istihdam edilmektedir.
Web sayfamız da güncellenmiş, günümüz ihtiyaçlarına yanıt verecek şekilde daha işlevsel hale getirilmiştir.
Üç ayda bir çıkardığımız "Çağdaş Bakış" Dergimiz, bugüne kadar, yayınını kesintisiz sürdürmüştür. Derginin yayımında titiz ve özverili katkılar sunan Kuter Ailesine teşekkür etmeliyim.
Öte yandan bilimsel eğitim kalitesinin yükseltilmesi, içinde bulunduğumuz 21. yüzyılın eğitim sisteminde var olan değişiklikleri kurumlarımızda uygulayabilmek için, gerek öğretmenlerimizin, gerek öğrencilerimizin, gerekse diğer çalışanlarımızın kurumsal ve meslek içi eğitimleri için çok sayıda eğitim programları, paneller, konferanslar, sosyal ve sportif faaliyetler düzenlendiğini, "kurumsallaşma" yolunda önemli mesafeler alındığını da söylemekle yetinelim.
Değerli üyeler,
Bu genel kurulda yeni yönetim ve denetim kurulları seçilecek. Yeni seçilecek arkadaşlarımızın da aynı inanç ve heyecanla, aynı ilkeler ve idealler uğrunda, çıtayı daha da yükselterek çalışacaklarına inancım tamdır.
Ben, bu dönem aday değilim ama olabilecekse, katkımı sürdürmeye devam edeceğim.
Daha iyiyi yakalamak, doğruyu bulmak uğruna bazen tartışmalarımız yaralayıcı olabiliyor. Ama, Cicero'nun söylediği gibi "çatışmadan tartışılamaz"; ya da Montaigne'nin deyişi ile "Dostluk kavgacı olmadı mı sağlam ve cömert de değildir. Nazlı, yapmacık bir hava, birini kırma korkusu dostluğa rahat nefes aldırmaz. Bana çatıldığı zaman öfkem değil dikkatim uyanır; bana çatandan bir şey öğrenmeye can atarım. Doğruyu bulmak her iki tarafın kaygısı olmalı" .
Sözlerimden, davranışlarımdan alınan, gücenen, kırılan arkadaşlarım varsa, beni bu anlayış içinde değerlendirmelerini diliyorum.
Değerli konuklar, üyeler;
Ülkemiz, cehaletin, yolsuzluğun, adaletsizliğin, hukuksuzluğun egemen olduğu otoriter ve softa yönetim anlayışıyla, kör bir karanlığa ve dipsiz bir kuyuya doğru sürüklenmektedir.
Terör ve başkaldırı eylemleri, güney doğuyu ve kentlerimizi kan gölüne çevirirken, her gün gelen şehitler, ölen masum insanlarımız yüreklerimizi dağlıyor ama, sorumlulardan hesap sorulamıyor. Daha dün 9 şehidimizi toprağa verdik.
Toplumsal ve ülke bütünlüğümüz, ortak değerlerimiz, özgürlüğümüz, demokrasimiz, iç barış ve geleceğimiz tehlike altında.
Ülkemizin, siyasi haklar, sivil özgürlükler, ekonomi, toplumsal yaşam, yönetim, sağlık ve eğitim alanında, hızla İslami nitelikli "otoriter" bir rejime doğru yol aldığı görülüyor.
Yolsuzlukta dünya ülkeleri sıralamasında utanılacak yerdeyiz.
Medya, yargı, yasama, sivil toplum kuruluşları, üniversiteler, ekonomi ve iş dünyası yürütmenin ağır baskısı altında.
Ülkenin eğitim tablosu çok kötü. Bilimsel üretim yok gibi. Öğretimin her basamağı giderek kötüleşiyor. Dünya standartlarının çok gerisindeyiz.
Halkın adalete olan güveni %20'lere kadar düşmüş. Kişilerin en temel hakkı olan "hukuk güvenliği" kalmamış gibidir.
Anayasa askıya alınmıştır; yeni anayasa söylemleri ile ülkenin rejimi değiştirilmeye çalışılıyor. Yasaların uygulanmasında keyfilik ve tarafgirlik adalet duygusunu yok ediyor. İktidar, tamamen Cumhurbaşkanı'nın kontrolünde. Parlamenter sistem fiilen ortadan kalkmış, her karar, bir kişinin iradesine terk edilmiş.
Çeşitli yöntemlerle uygulanan idari baskılar ve otosansür "kamu yararı" ilkesine dayalı gazeteciliği sona erdirmiş, halkın "haber alma özgürlüğü" zaafa uğratılmıştır. Freedom House'un raporuna göre, Türkiye'deki medya, Cumhurbaşkanı ve ona sadık güçler tarafından propaganda aracı haline getirilmiştir.
TÜİK 2013 verilerine baktığımızda, ülkemizde yoksulluk sınırı altında yaşayan çocukların sayısı, tüm çocuk nüfusunun dörtte birinden fazla olmuş. Yoksul insanlarımızın durumu her geçen gün daha da kötüleşiyor.
Eğitime erişim, fırsat eşitliği ve eğitimde kalite ülkemizin en önemli sorunu ve hızla geriye gidiyor. UNICEF'e göre Türkiye çocuklar arası eşitsizliğin en yaygın olduğu ikinci ülke.
Değerli üyeler, sevgili konuklar;
Bunlardan daha önemlisi, 50'li yıllardan bu yana sistematik olarak ve devlet kurumları da kullanılarak fütursuzca sürdürülen toplumsal mühendislik politikalarıyla, dini öğretilerin ve dini yaşam tarzının, çeşitli yollardan gittikçe artan ölçülerde topluma dayatılmasıdır.
Bu sistematik uygulamanın toplumdaki yansımaları en çok da eğitim alanında görülüyor. Eğitim sistemi, topluma değil ama, iktidar yararına hizmet edecek şekilde düzenleniyor.
Bir baskınla uygulamaya sokulan "4+4+4" adı verilen çağdışı eğitim sisteminin de bu amaçla yürürlüğe konulduğunu biliyoruz.
Planları sinsicedir;
93 yıl önce başlatılan çağdaşlaşma projesi bugün tersine çevrilmiş, Türkiye Cumhuriyeti'nin eğitim sistemi, "dindar gençlik yetiştirme" söylemi ile, eğitimde kalite, yeni bilimsel yaklaşımlar bir yana bırakılıp, Atatürk Cumhuriyeti'nin tüm kurum ve değerleri, ulusal gün ve bayramları, inançları, özellikle Mustafa Kemal ATATÜRK'ü, halkçılığı, yurtseverliği ve devrimcilik düşüncesini toplum hayatından silme projeleri militanca bir anlayışla uygulanmaktadır.
Toplumun çok farklı unsurlarını bir arada tutan ve tutacak olan seküler toplum ve laik yönetim, büyük ölçüde sakatlanmış, Türkiye'yi bir arada tutan bağlar tehlikeli biçimde zayıflatılırken, Cumhuriyetin en temel "birlikte yaşam" ilkesi yerle bir edilmiştir.
Yıkılmak istenilen, 96 yıllık Cumhuriyetin direklerdir, ana ilkeleridir, kurucu iradesidir.
Hedefleri bellidir; toplumu dönüştürmek, iktidarlarını sürekli kılmak, bu yolla Atatürk Cumhuriyetini sonlandırıp, özledikleri şeriat düzenine kolayca, direnişle karşılaşmadan ulaşmak...
Böyle bir tablo karşısında hiçbir Türk yurttaşının sessiz kalmaya hakkı olmaması gerekir.
Tüm bu olumsuzluklara, çağ dışı gidişe çözüm üretilemez, eşitlik, özgürlük, demokratik kurallar, barış ve adalet toplumda egemen kılınmazsa, özgür düşünen, çağdaş eğitimli, iyi insanlar yetiştirilemezse, toplumsal barış ve refah hayaldir ve çocukluğunda hakları çiğnenen bireylerin gelecekte toplumumuza ağır bedeller ödeteceği bir gerçektir.
Değerli üyeler,
Dindar, kindar ve anti laik kuşaklar yetiştiren sistem, kökeni ortaçağda olan toplumsal barışı yok eden çağdışı bir sistemdir.
Böyle bir eğitim sistemi ile ancak, "demokratik olmayan, çağdışı, şiddet yanlısı, 'ümmetçi' bir düzene özlem duyan nesiller" yetiştirilebilir.
Bakın, 13 yıldır uygulanan dindar nesil
yetiştirme projesi ne sonuç vermiştir;
2016 yılında yapılan YGS sınavına liselerden bu yıl mezun olacak 913 bine yakın öğrenci dahil, toplam 2 milyon 84 bin kişi katılmış.
Liseden mezun olacak gençler, kendilerine sorulan 40 Türkçe sorusuna, ortalama 19.31 doğru yanıt verebilirlerken, 40 fen sorusuna ortalama 5,7; 40 matematik sorusuna ortalama 3 doğru yanıt verebilmişler.
2 milyonu aşkın adaydan 750 bini hiçbir fen sorusuna doğru yanıt verememiş. Matematikte de 350 bin aday hiçbir matematik sorusunu doğru yanıtlayamamıştır. 150 bini sadece 1; 250 bine yakını 2; 200 binden fazlası da 3 doğru yanıt verebilmiştir.
Diğer yandan, 2015 yılında YGS sınavında sorulan 40 matematik sorusuna Fen Liseleri ortalama 28.42 sine doğru yanıt verirken, temel liseler 10.2 sine; anadolu imam hatip liseleri 2.99 una; düz imam hatip liseliler ise sadece 2.18 soruya doğru yanıt verebilmişlerdir.
Fen Liselerinin İmam hatip liselerinden 13 kat daha fazla başarılı olduğu görülüyor.
13 yıldır sistem böyle devam ediyor ve eğitimde kalite ve başarının ne ölçüde düştüğünü, imam hatip okullarının seviyesinin ne olduğunu bu sonuçlar açıkça gösteriyor.
Değerli üyeler,
Bir ülkenin en büyük zenginliği yurttaşlarının kalitesidir, bilgisidir, üretkenliğidir, yaratıcılığıdır; ekonomiye, topluma olan katkısıdır.
Çağı yakalayan, kaliteli eğitim gören, hümanist, yurtsever gençler, geleceğimizin sigortasıdır.
Geleceklerini nitelikli insan gücünde gören ülkeler, yenilikçi ve yaratıcı bir ortam oluşturarak başta fen, teknoloji, mühendislik ve matematik eğitimi olmak üzere bütün temel eğitim sistemlerini gözden geçirirlerken, Türkiye, maalesef medrese eğitimine geri dönmüştür.
MEB verilerine göre; imam hatip ortaokulu sayısı 1961, imam hatip lisesi sayısı 1149'dur. İmam hatiplerdeki öğrenci sayısı ise, 653 bini (%54) kız öğrenci olmak üzere toplam 1 milyon 201 bin 500 dür.
Bize, yüz binlerce bilim adamı ve mühendis gerekirken, imam hatip öğrencisini 10 kat, 15 kat artıran bir öğretim sisteminin ve toplumu dinselleştirme planının ülkenin geleceğini ileriye götürme şansı yoktur.
İmam hatip okullarından, bu güne kadar matematik, fizik, kimya, biyoloji, tıp alanlarında bilimsel buluş yapmış bir bilim adamı çıktığını duyan var mı? Filozof, ressam, besteci, müzisyen, edebiyatçı, sporcu? Ben bilmiyorum.
Ama, siyasetçi, müteahhit, savcı, hakim, kaymakam, vali, polis ve diğer bürokrat, bolca var.
Doğmatik bir yapının değişken bir alanla uyumu imkansız, uyumsuzluğu mutlaktır. Ünlü bir hukukçumuzun (Y.Aliefendioğlu) deyişi ile "dogmalar, özgür düşüncenin prangalarıdır".
Yeryüzünde insanlığın bilgi birikimi ve üretiminin ulaştığı uygarlık ortamının değerleri, aklın eserleridir. İnanç alemi ile sanat, bilgi ve bilim dünyası karıştırılamaz.
Doğru olan, ünlü düşünürümüz Bozkurt GÜVENÇ'in sözü ile "Özgür aklı ve bilimi dinsizlik saymayan inançlar ile Tanrı inancını çağdışı bir dünya görüşü olarak küçümsemeyen akıl ve bilimin birlikte yaşamasıdır".
Unutulmamalıdır ki, Aziz SANCAR'a Nobel verilmesi, "herkes ölü yıkamayı bilmeli", "imam hatipler Türkiye'nin gelceğidir" diyen bir Cumhurbaşkanına; "laiklik ilkesinin olmadığı bir anayasa" özlemini dile getiren Meclis Başkanına; "bizden mucit çıkmaz, ancak ara eleman yetiştirebiliriz" diyen bir bakana; cehalete övgüler düzüp,Türkiye'yi cahillerin ayakta tutacağını söyleyen bir rektör yardımcısına; halk oyunlarını "halt" oyunu, kızlı erkekli el ele oynamayı "zina" sayan bir okul müdürüne sahip olan, yaşadığımız Türkiye sayesinde değil, laik, seküler ve fırsat eşitliğine dayanan bir eğitim sistemi yaratmaya çalışan Atatürk Türkiye'si sayesindedir.
Mesleklerin ve toplumun dinselleştirilmesi ve öğretimin politik amaçlarla parçalanması bir süre daha devam ederse korkarım Türkiye'yi kurtarmak mümkün olmayacak. Bunun yakın gelecekte ne kadar vahim sonuçlara yol açacağını hep birlikte göreceğiz.
Açıklıkla söylemeliyim ki, din temelli eğitim, şu anda ülkemizin mücadele edilmesi gereken bir numaralı sorunudur.
Saygıdeğer dostlar,
Karşı devrimin hızla yol aldığı, laiklik ilkesinin yok sayıldığı böyle bir Türkiye ortamında, yarınlara güvenle bakabilmemiz için umuda, dayanışmaya ve ortak güç oluşturmaya ihtiyacımız var.
İnancımızı ve umudumuzu ayakta tutmak için çıkış noktalarını bulmak zorundayız. Yurttaşlık görevinin bir parçası, boyun eğdirmek için verilen gözdağlarına yenik düşmemektir.
Karanlık, her geçen gün biraz daha koyulaşıyor; bu karanlığı aydınlığa dönüştürme yükümlülüğümüz var. Martin Luther KİNG'in dediği gibi "Karanlıkları karanlıklar kovmaz; ancak aydınlık kovabilir".
Anadolu ihtilali ile başlayan Anadolu Aydınlanması kazanımlarının bir daha yitirilmelerini olanaksız kılacak bir süreci devam ettirmek istiyorsak, geriye gidişe seyirci kalamayız.
İnsana doğru yatırım yapılmazsa, eğitimde bu sonuçlarla varılacak yer cehalette feraset arayan kafaların yeridir. Öyle anlaşılıyor ki, Osmanlıyı batıran bu kafa, Türkiye Cumhuriyeti'ne de musallat olmuştur.
Değerli üyeler, sevgili konuklar,
En kötü tavır kayıtsızlıktır; ilgisizliktir."Bir şey yapamam, elimden bir şey gelmez, ben kendi işime bakarım" demektir. Böyle bir tavır ise, en temel insani değerlerden "toplumsal bir davaya hizmet etme" çabasını yitirmek anlamındadır.
Hiçbir şey kendiliğinden değişmez; onu değiştirmek için yüreği tutuşmuş, insani ve ahlaki değerlere sahip, mücadele gücü ve toplumsal sorumluluk duygusu yüksek insanlara ihtiyacımız var.
En büyük eksiğimiz ve başaramadığımız da bu değil mi?
"Kabul etmişlik sendromu"ndan, "başkası yapsın ben yararlanayım" bencilliğinden, "boşvermişlikten", "elle gelen düğün bayram" demekten, "yanlışın sessiz ortağı olmaktan", "yanlışa alışmaktan", kedimizi mutlaka kurtarmamız gerekiyor.
Mücadele alanı mı istiyorsunuz?
İşte size köklü, etkili ve kalıcı bir mücadele alanı:
Çağdaş Eğitim Kooperatifi...
Bildiğiniz gibi, Çağdaş Eğitim Kooperatifi, kendisine özgü yapısı olan, bütünüyle kamusal amaçlı, Atatürkçü eğitim modelini kendisine şiar edinmiş, Cumhuriyetten, aydınlanmadan, çağdaş anlamıyla insanlık değerlerinden yana, öğretmeni ile çalışanı ile idari personeli ile ortaklaşa yönetilen, devlete, hiçbir kişi ya da kuruma bağlı olmayan, bağımsız, özgür, demokratik kurallara sahip, sivil toplum örgütü niteliği ağır basan bir örgütlenme modelidir.
Temel İlkeleri;
Akılcılık/bilimsellik, bunun zorunlu sonucu laiklik, ulus devlet, ana dil ve tarih bilinci, hukuk bilinci, çağdaş demokrasi, çağdaş eğitim, özgürlük, bağımsızlık ve Atatürk devrimlerine bağlılıktır.
Bu niteliği ile klasik anlamda ne bir kooperatiftir, ne bir vakıftır, ne de bir şirkettir.
Kendine has yapısı ile Türkiye'de ilk olduğu gibi, Dünyada da ilktir.
Ne var ki, ÇEK, niteliğine uygun yasal düzenleme bulunmadığı için, adından dolayı kendisine uymayan bir yasayla yönetilmekte, bundan da zarar görmektedir.
Ülkemizin geleceğini, bu ilkelerin hayata geçirilmesinde gören insanlarımızın, bu kurumda görev alan ya da almayan tüm yurtseverlerin bu kurumu, bütün güçleri ile desteklemelerini istiyorum.
Çünkü ben, akılla, bilimle, çağın içinde kalarak Türkiye'nin kurtulabileceğine inanıyorum.
Bu düşünceyi yaymak ve çoğaltmak; bu düşünce temelinde birleşmek, cesur, kararlı olmak ve örgütlü şekilde beraber olmak zorundayız.
Bunu halka yayabildiğimiz ve halk bunu benimsediği ölçüde Türkiye'nin kurtuluşu olacaktır.
Atatürk, Mart 1923 de "Hayat mücadeleden ibarettir. Bundan dolayı hayatta yalnız iki şey vardır: Galip olmak, mağlup olmamak" derken,
Nazım Hikmet;
"Yok öyle umutları yitirip karanlığa
Savrulmak;
Unutma aynı gökyüzü altında,
Bir direniştir yaşamak... " diyordu.
Evet, Çağdaş Eğitim Kooperatifi, bir direnişin adıdır; çağın dışında kalmış bir eğitim modeline ve bu zihniyete karşı bir direniş...
Yolumuz, Atatürk'ün aydınlık yoludur.
Hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum. 14.05.2016
Ali Arabacı
ÇEK Yön. Kur. Bşk.